Bu hafta Açık Bilinç’te, Beyin Bilimleri ile Hukuk'un kesiştiği, heyecan verici yeni bir alanı konu edeceğiz: Nöro-Hukuk. Nöro-Hukuk nedir, nasıl ortaya çıktı, neler vaat ediyor, dünya hukuk sistemlerini dönüştürebilir mi Türkiye'deki ilk Nöro-Hukuk konferansını düzenleyen MEF Üniversitesi’nden hukukçu Prof. Ozan Erözden'le konuştuk.
Nöro-Hukuk'un ortaya çıkışını ve ve dünyada şu aralar gördüğü büyük ilgiyi anlamak için, önce nörobilimin son çeyrek yüzyılda yaptığı müthiş atılıma bakmak gerek.
A.B.D., 1990'ları "Beyinin Yüzyılı" ilan etmiş ve nörobilim araştırmalarına büyük fonlar ayırarak, beyin görüntüleme teknolojilerinin hızla ilerleme kaydettiği yıllarda bu alanın hızla gelişmesini sağlamıştı.
Beyin bilimlerinin gösterdiği hızlı ilerleme, ve çokdisipinli çalışmaların yaratıcı sonuçlar vermesi, nörobilimin pek çok başka araştırma alanıyla işbirliği yapmasına da yol açtı. Adının başında "nöro" eki olan yeni çalışma alanları ortaya çıktı.
Nöro-İktisat
Nöro-Etik
Nöro-Felsefe
Nöro-Estetik
Artık akademide böyle yeni araştırma alanları var.
Nöro-Hukuk da bu yeni alanlardan birisi.
Ben bu yeni döneme, "Nöronesans Çağı" adını yakıştırıyorum.
Öte yandan, "nöro" ön ekiyle başlayan bu yeni çokdisiplinli alanların neler yapabileceğini, geleneksel disiplinleri gerçekten dönüştürüp dönüştüremeyeceğini söylemek için çok erken.
Nöro-Hukuk çok ilgi gören yeni araştırma alanlarının başında geliyor. Dünyanın en ileri üniversiteleri birbiri ardına Nöro-Hukuk konferansları düzenliyor. Bu alana, MacArthur Vakfı gibi kuruluşlar büyük fonlar ayırıyor: http://www.lawneuro.org/
Bilim tarihinde, bir süre çok ilgi gördüğü halde sonra silinip gitmiş fikirler olduğunu biliyoruz. Nörobilim, Hukuk alanında neyi değiştirebilir? Gerçekten dönüştürücü bir katkısı olabilir mi? Yoksa Nöro-Hukuk, bir süre sonra yok olacak günümüzün moda akımlarından birisi mi?
Nöro-Hukuk'un geleceği hakkında, son yıllardaki konferanslarda bir araya gelen nörobilimcilerle hukukçuların birbirine zıt görüşleri savunduğuna, kimi uzmanların bu alandan büyük yenilikler beklerken, kimilerinin konuya çok şüpheyle yaklaştığına sıkça şahit oldum.
Uzun zamandır Nöro-Hukuk üzerinde çalışan konuğumuz Prof. Ozan Erözden'in programda anlattığı gibi, nörobilim-hukuk ilişkisinin üç farklı düzlemde incelenmesi gerektiyor: "Yalın", "Paradigmatik", ve "Felsefi" düzlem.
"Yalın düzlem"de, nörobilim sayesinde edinilen yeni bilgi ve tekniklerin, mevcut haliyle hukuk sistemi açısından kullanılabilir hale getirilmesinin yolları aranıyor.
"Paradigmatik düzlem", modern hukuk sistemlerindeki özgür irade ve sorumluluk kavramıyla ilgili tartışmasız kabul edilen bazı temel önermelerin, nörobilimdeki gelişmeler sayesinde dönüşüp dönüşmeyeceğini araştırıyor.
"Felsefi düzlem"de ise, hukuk felsefesinin temel konularından en önde geleni olan “hukukun kaynağı nedir?” sorusuna, şimdiye dek düşünülenlerden farklı bir yanıt bulma arayışını görmek mümkün.
Nöro-Hukuk kongresini düzenleyen Prof. Erözden’in konuyla ilgili bir konuşması, şu bağlantıdan izlenebilir:
Hasan Ünal Nalbantoğlu Sempozyumu IV - İkinci Oturum
Nöro-Hukuk'un kayda değer bir potansiyel taşıdığı açık. Bu potansiyelin ne gibi sonuçlar vereceğini şimdiden söylemek içinse, elimizde henüz yeterli veri ve sonuç yok. Ama şunu kesinlikle söyleyebiliriz:
Hukuk, nörobilimdeki hızlı gelişmelere kayıtsız kalmak lüksüne sahip değil.
Türkiye'de yapılacak olan ilk Nöro-Hukuk uluslararası kongresi,19-20 Nisan'da MEF Üniversitesi’ndegerçekleşecek.
Türkiye'de yapılacak olan ilk Nöro-Hukuk uluslararası kongresi,19-20 Nisan'da MEF Üniversitesi’ndegerçekleşecek. Kongre, gerek hukukla, gerekse nörobilimle ilgilenen herkese açık: http://flaw.mef.edu.tr/tr/norobilim-hukuk-ve-otesi-uluslararasi-kongresi |
Haftaya, özgür irade ve sorumluluk gibi nörobilim-hukuk ilişkisindeki temel kavramları ve Nöro-Hukuk'un geleceğini tartışmaya devam edeceğiz.